Yayınlanma: 14 Mayıs 2022 20:19
Güncellenme: 22 Kasım 2024 18:52
Son zamanlarda yorgunluk şikayetleri giderek artıyor. Günlük yaşantıda enerji düşüren, mutsuzluğa neden olan ve günlük rutini aksatan yorgunluğun nedeni tükettiğiniz besinlerde saklı olabilir.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Tuba Sungur, sağlıksız yaşam tarzı kadar yanlış beslenme alışkanlıklarının da vücutta yorgunluğa yol açabildiğini belirterek, yapılacak bazı basit değişikliklerle önemli faydalar sağlanabileceğini vurguladı.
Yorgunluktan kaçınmak için rafine şekerden uzak durulması gerektiğini söyleyen Diyetisyen Sungur, şu ifadeleri kullandı:
Karbonhidratlar vücudumuzda hızla enerjiye dönüştürülen ilk besin ögeleridir. Karbohidratlar basit (rafine) ve kompleks olarak ikiye ayrılırlar. Sağlıklı beslenmede posa oranı yüksek, kan şekerinde daha sağlıklı iniş çıkışı sağlayan kompleks karbonhidratları tercih etmek gerekir. Unlu yiyecekler, hamur işleri, şerbetli tatlılar ve beyaz ekmek gibi basit karbonhidratlar posa oranı düşük olduğu, yüksek kalori içerdiği ve kan şekerinin hızlı yükselip düşmesine yol açtığı için çok az tüketilmelidir. Basit karbonhidratlar aynı zamanda kilo artışına, yorgunluğa ve birçok kronik hastalığın da beraberinde gelmesine neden olur. Sürekli yorgunluk yaşamak istemiyorsanız rafine şeker ve şekerli yapılmış gıdalar yerine; tam buğday, bulgur, yulaf, bakliyat, sebze ve meyve gibi besinleri porsiyon kontrolüne dikkat ederek daha fazla tercih etmenizde fayda var.
Kafein tüketmenin de yorgunluğa neden olduğunu belirten Sungur sözlerine şöyle devam etti:
Toplum olarak günlük yaşantımızda çay ve kahve gibi kafeinli içecekleri çok fazla tüketiyoruz. Ne yazık ki pandemi sürecinde de bu tarz içeceklerin tüketim miktarında artış oldu. Aşırı kafein tüketimi anksiyete, baş ağrısı, sinirlilik, huzursuzluk ve uykusuzluğa bağlı yorgunluğa neden olur. Yetişkin bireyler için günlük kafein tüketimi ortalama 250-300 mg olmalıdır. Bu da günde 1-2 kupa filtre kahve ve 1 fincan Türk kahvesi ile karşılanmaktadır. Ancak kafeini bu günlük miktarların çok üstünde alan kişiler için birden aşırı azaltmak doğru olmayacaktır. Olması gereken dozlara ulaşmak için yavaş yavaş günlük alacağınız miktara ulaşmak, yoksunluk belirtilerini daha kolay atlatmanızı sağlayacaktır.
Vücudumuzda kaybedilen suyun yerine konulması için yeterli miktarda sıvı tüketilmesinin önemine vurgu yapan Sungur; “Yeterli sıvı alımı sağlanmazsa vücut dehidrate (susuz) kalır ve kişiler daha yorgun hissederler. Gün içinde içilen çay-kahve de vücutta diüretik (hızlı idrara çıkış) etki göstererek vücudun daha da susuz kalmasına neden olur. Bunu önlemek için günde kilogram başına 30-35 ml su içilmelidir.” dedi.
Protein yetersizliği zamanla vücutta kas kaybına neden olur. Vücut direnci azalır, metabolizma yavaşlar. Uzun süreli yetersiz protein alımında ise vücut kendi dokularındaki proteini kullanmak zorunda kalır. Bunun sonucunda vücut ağırlığı azalır, halsizlik, anemi (kansızlık) ve ödem (şişlik) oluşur ve kişi kendini daha yorgun hisseder. Yetişkinler gün içerisinde kişiye özgü porsiyonlarda proteinden zengin olan et, tavuk, balık, yumurta, peynir, süt ve ürünlerini tüketmelidirler. Sporcularda günlük alınması gereken protein miktarı artarken, bazı hastalıklarda bu miktarın kısıtlanması gerekebilir.
Düşük kalori ile beslenildiğinde ve öğün atlandığında kan şekerinde düzensizlik meydana gelir. Bu sebeple halsizlik gelişir ve kişi kendini yorgun hisseder. Bunu önlemek için öğün düzeni sağlanmalı, her gün yemek saatleri düzenli olmalıdır. Ana öğünler arasında açlık hissedildiğinde kan şekeri düzenini sağlamak için mutlaka ara öğün yapılmalıdır. Hedefleriniz arasında kilo vermek var ise size uygun sağlıklı ve düzenli bir beslenme planı uygulanmalı. Bunu da mutlaka beslenme ve diyet uzmanına danışarak yapmalısınız.
Alkol kanda oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerinin sayısını düşürür. Bu da anemiye (kansızlığa) neden olur. Anemisi olan kişilerde halsizlik, yorgunluk ve nefes darlığı gibi belirtiler ortaya çıkar. Bunun dışında kişi yoğun alkol alımının ertesi günü huzursuzca erken uyanma, baş ağrısı, susuzluk ve mide bulantısı (Hangover sendromu) hissiyatları ile güne başlar. Bu da kişinin yorgunluk hissiyatının daha fazla artmasına neden olur.
Magnezyum eksikliğinin birçok sağlık problemine yol açtığını belirten Sungur; "Magnezyum eksikliği; yorgunluk, kas krampları, zihinsel problemler, düzensiz kalp atışı ve osteoporoza sebep olur. Yoğun yorgunluk hissediyorsanız magnezyum eksikliğiniz olabilir. Bunu bir kan testi ile öğrenebilirsiniz. Magnezyum eksikliğini önlemek için düzenli olarak kabak çekirdeği, badem, kaju, çam fıstığı, ceviz, ıspanak, fasulye, mercimek, avokado, muz ve pırasa gibi bol miktarda magnezyum açısından zengin yiyecekleri gün içerisinde tüketmeye özen gösterin.” uyarısında bulundu.
Sungur; sağlıksız yaşam tarzı ve yanlış beslenme alışkanlıkları kadar 'gıda duyarlılığı'nın da yorgunluğa yol açabildiğini belirterek şöyle konuştu: "Süt, yumurta ve glüten gibi birçok besin veya besin bileşiğine duyarlılığınız olabilir. Bu gibi duyarlılığınız olan yiyecekleri tükettikten sonra gaz, şişkinlik, karın ağrısı ve sürekli bir yorgunluk hissedebilirsiniz. Gıdaların hangilerine intoleransınızın olduğunu belirlemek için bir kan testi yapılması yeterlidir. Testler sonucunda çıkan yiyeceklerin beslenmenizden çıkarılarak düzenlenmesi yorgunluk hissinizin geçmesini sağlayacaktır."
Kaynak: Habertürk