Yayınlanma: 31 Mayıs 2022 20:17
Güncellenme: 20 Kasım 2024 14:04
Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) üye ülkelerde 31 Mayıs, 1987 yılından bu yana “Dünya Tütünsüz Günü” olarak kutlanıyor. Dünya Sağlık Örgütü bu yaklaşımla, sigarayı kullanıcıların hayatından kalıcı olarak uzaklaştırmayı hedefliyor. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Uzm. Dr. Fadime Tülücü, 31 Mayıs’ta tüm tütün ve tütün ürünü kullanıcılarını, 24 saat süreyle, sigarayı bırakmaya çağırıyor.
Tütün ve tütün ürünleri kullanımı; cilt bozukluğu, dişeti hastalıkları, ağız ve yutakta tat alma eksikliği, gırtlak ve nefes borusunda iltihaplanma, ses tellerinde hasar, ani bebek ölümleri, kalp ve damar hastalıkları, kısırlık, iktidarsızlık ve birçok kanser türüne sebep oluyor. Bu zararlar sigara kullanıcıları tarafından bilinmesine rağmen hala bir çok kişi tütün ve tütün ürünü kullanmaya devam ediyor.
Tütün ve tütün ürünleri sadece kullanıcıya değil, çevresindeki kişilere de zarar veriyor
Tütün ve tütün ürünleri kullanımında pasif içicilik diğer adı ile sigara dumanından ikinci el maruziyete ek olarak artık üçüncü el içicilik ya da üçüncü el maruziyet tanımı da literatüre girmiş durumda.
İkinci el içicilik, sigara kullanıcısından çıkan dumanın solunması, üçüncü el içicilik ise sigara kullanıcısının eline, tenine hatta nefesine yapışan duman içerisindeki toksik maddelerin, kullanıcının özellikle eş ve çocukları başta olmak üzere, birinci derece yakınlarını etkilemesi durumudur. Uzm. Dr. Fadime Tülücü üçüncü el içicilerde görülen sağlık sorunları ile ilgili; “Sigara içen anne ve babaların çocuklarında solunum yolu enfeksiyonlarını oldukça sık görmekteyiz. Bunlar tedavisi zor sağlık sorunları da olabiliyor. Direkt içici olmadıkları halde ileride sigara ile ilişkili hastalıklara yakalanma yada sigara bağımlısı olma olasılıkları da çok daha yüksektir” ifadelerini kullanıyor.
Pasif içiciliğin önüne geçmek için dumansız hava sahaları oluşturulması, sigara içilmeyen park, bahçe, cafe ve restoranların yaygınlaştırılması gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Fadime Tülücü, “Günümüz belediyeciliğinde bu tarz ortamların oluşturulması teşvik edici, özendirici ve saygın bir davranış olacaktır” diyor.
Elektronik sigaralar masum değil!
Nargile ve elektronik sigara gibi masum olduğu düşünülen ürünlerin kullanımı son yıllarda artış eğilimi gösteriyor. Nargile kullanımı bütün diğer tütün ürünleri gibi zararlı olmakla kalmayıp, ayrıca, Hepatit B ve tüberküloz gibi enfeksiyon hastalıklarının bulaşmasında risk faktörü olarak gösteriliyor.
Tütün endüstrisi tarafından sigarayı bıraktırma özelliğine sahip olduğu iddia edilen elektronik sigaraların, klasik sigaralarla eşdeğer tehlike oluşturduğunu söyleyen Uzm. Dr. Fadime Tülücü şöyle devam ediyor; “Elektronik sigaralar, nikotin ve diğer zararlı maddeleri vücuda soğuk buhar yöntemiyle veren sigara kadar zararlı ürünlerdir. Elektronik sigaralarda tütün yerine soğuk buhar yöntemi ile buharlaştırılan ve ağız yoluyla ciğere çekilen bir sıvı bulunur. Bu sıvının içerisinde genellikle değişken miktarlarda sıvı nikotin, gliserin, koku verici maddeler ve propilen glikol vardır. Elektronik sigaradan alınan nefes ile sıvı, soğuk buhar haline gelir ve ciğerlere ulaşır. Nikotin içeren bu dumanın solunması ile 5 dakika içinde vücuttaki serum nikotin düzeyi en yüksek değerine ulaşır”.
Sigara deneyen her 5 kişiden 3’ü sigara bağımlısı oluyor!
Elektronik sigaralar kullanıcıyı cezbedici kokulu aromalar da içeriyor. Yapılan çeşitli çalışmalar elektronik sigara ile klasik sigara dumanındaki zararlı partiküllere, vücuttaki küçük hava yolları ve akciğerlerde aynı oranda rastlandığını gösteriyor. Elektronik sigaralar, klasik sigaralara göre daha az oranda da olsa kanserojen olduğu bilinen zehirli maddeler içeriyor.
Tütün endüstrisinin özellikle gençleri hedef aldığına dikkat çeken Uzm. Dr. Fadime Tülücü, “Sigara deneyen her 5 kişiden 3’ü sigara bağımlısı oluyor. Bu nedenle genç neslin tütün ile mücadele bilincine hakim bir şekilde yetiştirilmesi büyük önem taşıyor. Bu bilincin yerleştirilmesi için ise toplumlarda anaokulundan başlayarak çocuk, genç ve yetişkinlere özgü eğitim programları düzenlenmesi büyük bir gereksinimdir” diyor.