
Yayınlanma: 2 Aralık 2025 11:18
Güncellenme: 5 Aralık 2025 02:50
Paris’in en ünlü caddeleri, parkları ve saray bahçelerini süsleyen At Kestanesi ağaçları (Aesculus hippocastanum), çoğumuzun sandığı gibi sadece Avrupa’nın doğal mirası değil. Aslında bu görkemli ağaçların kökeni İstanbul ve Osmanlı saray bahçelerine dayanıyor.
1600’lü yıllarda Sultan I. Ahmed, Osmanlı’nın diplomatik zarafetini göstermek için bu ağaçlardan bir kısmını Fransa Kraliçesi Maria de’ Medici’ye hediye olarak gönderdi. Bugün Champs-Élysées, Tuileries Bahçesi, Versailles Sarayı ve diğer Paris simgelerini süsleyen ağaçlar, sessiz ama güçlü bir Osmanlı mesajı taşıyor
Sultan I. Ahmed (1603–1617), sadece Sultanahmet Camii’ni yaptıran padişah değil; aynı zamanda Osmanlı’nın batı diplomasisini doğayla kuran ilk hükümdarlarından biriydi.
O dönemde Avrupa’da egzotik bitkiler, saray bahçeleri için prestij ve güç göstergesi olarak kullanılıyordu.
Osmanlı sarayında yetiştirilen At Kestanesi ağaçları, Avrupa’da benzersiz bir güzellik ve egzotiklik sunuyordu.
Sultan I. Ahmed, düşman orduları göndermek yerine, ticaret gemileriyle yüzlerce At Kestanesi fidanını Paris’e gönderdi.
Bu hediye, sadece botanik bir armağan değil; barış, dostluk ve diplomatik nezaketin sembolüydü.
Menşei: Türkiye, Balkanlar ve Karadeniz bölgesi
Yaprakları: Büyük, el şeklinde
Çiçekleri: Gösterişli, bahar aylarında açan beyaz-pembe çiçekler
Tohumları: “At kestanesi” olarak bilinir, parlak kahverengi, yenmez
Avrupa’ya taşınan fidanlar, Paris’te hızla büyüyerek bahçe ve cadde düzenlemelerinde kullanıldı. Bu ağaçlar, Paris’in estetik peyzajının önemli bir unsuru hâline geldi.
Tarihçiler, fidanların Galata Port’tan yola çıkıp Marsilya Limanı’na, oradan Paris’e taşındığını belgeliyor.
Fidanlar, özel olarak hazırlanmış kutularda gemilere yükleniyordu.
Avrupa’ya vardıklarında, Paris’in en önemli saray ve bahçelerine dikildiler.
Bu süreç, Osmanlı ve Fransız botanikçileri arasında erken dönem bir bilimsel işbirliği olarak görülebilir.
Bugün bu At Kestanesi ağaçlarını Paris’te şu alanlarda görmek mümkün:
Champs-Élysées (Şanzelize Caddesi)
Jardin des Tuileries (Tuileries Bahçesi)
Versailles Sarayı Bahçesi
Luxembourg Bahçesi
Hôtel des Invalides
Her bir ağaç, hem botanik bir nadide hem de kültürel bir sembol olarak korunuyor.
İstanbul’da ise durum biraz farklı:
Sultanahmet, Topkapı Sarayı ve Beşiktaş çevresinde bir zamanlar birçok At Kestanesi vardı.
Ancak koruma eksikliği ve şehirleşme, bu ağaçların sayısını büyük ölçüde azalttı.
Günümüzde İstanbul’da yalnızca yaşlı ve nadir örnekler kalmış durumda, bazıları koruma altında değil.
Sultan I. Ahmed’in gönderdiği bu ağaçlar, tarihin barutla değil, fidanla yazıldığı nadir örneklerden biri.
Avrupa’da Osmanlı’yı sadece askeri güç olarak değil, zarif ve estetik bir güç odağı olarak tanıtıyor.
Ağaçlar, sessiz ama güçlü bir diplomatik mesaj veriyor: doğa üzerinden barış ve dostluk kurulabilir.
At kestanesi, Marronnier d’Orient (Doğunun Kestanesi) olarak Fransız botanik literatüründe geçer.
Paris’te kültürel miras olarak korunurken, İstanbul’da neredeyse unutulmuş durumda.
Bu durum, kültürel miras ve koruma farklarını gözler önüne seriyor.
At kestanesi İstanbul’da hâlâ var mı?
Evet, ancak çok az örnek kaldı ve koruma altında değil.
Paris’e kaç fidan gönderildi?
Kaynaklar net sayı vermese de, “yüzlerce fidan” olduğu belirtiliyor.