
Yayınlanma: 7 Ağustos 2025 14:00
Güncellenme: 5 Aralık 2025 00:11
Ekonomik kriz ve enflasyonun gölgesinde yaşam mücadelesi veren milyonlarca çalışan, özellikle özel sektörde ağır çalışma şartları altında ezilmeye devam ediyor. Zincir marketlerde görev yapan mağaza personeli, birden fazla kişinin işini tek başına yapmak zorunda kalırken, iş yükü ve tempo insanlık sınırlarını zorluyor.
Sosyal medyada sıkça paylaşılan güvenlik kamerası görüntülerinde, baygınlık geçiren ve ağlama krizine giren mağaza personeli görüntüleri kamuoyunu derinden etkilerken, işverenlerin verdiği tepki şok etkisi yarattı. Türkiye genelinde faaliyet gösteren büyük bir zincir market, mağaza kapanış saatini 22.00’ye uzatarak, fazla mesai şartlarını adeta “zorunlu hale” getirdi. Aynı örneği geçtiğimiz günlerde bir kafenin sızdırılan güvenlik kamerası görüntülerinde de baristanın bayıldığı görmüştük.
Bu kararla birlikte zaten ağır olan çalışma şartları daha da kötüleşti. İşçilere daha fazla dinlenme hakkı verilmesi beklenirken, aksine mesai süresi uzatıldı, üstelik ek personel takviyesi yapılmadan.
Her fırsatta görmezden gelinen bir soru: İşçi hakları nelerdir? Türkiye’de çalışanların sahip olması gereken temel haklar, pratikte çoğu zaman uygulanmıyor. Fazla mesai yapan mağaza personeli ya bu mesai için ücret alamıyor ya da dinlenme hakkı tanınmıyor.
Özellikle zincir marketlerde çalışan personel, görev tanımına dahil olmayan işler yaptırılırken, sendikal haklardan da yoksun bırakılıyor. İşçi hakları, yalnızca kağıt üzerinde kalan bir kavram haline geldi.
Çalışma saatlerinin uzatılması, işçilere yapılan bir iyileştirme değil, doğrudan bir cezadır. Fazla mesai ücretinin ödenmemesi ya da eksik ödenmesi, Türkiye'de en sık karşılaşılan hak ihlallerinden biri. Zincir market örneğinde olduğu gibi, fazla mesai şartları artık işveren inisiyatifine bırakılmış durumda.
Barınma, beslenme ve ulaşım gibi temel ihtiyaçları karşılamanın neredeyse imkânsız hale geldiği bir ülkede, bir de çalışma şartları bu kadar ağır ve adaletsiz olunca, insanların dayanacak gücü kalmıyor. İşçiler hem ekonomik olarak hem de fiziksel olarak tükeniyor.
Bu düzenin sürdürülebilir olmadığı aşikâr. İşçi hakları acilen anayasal güvenceye alınmalı, denetimler artırılmalı ve özel sektör baskısına karşı devlet koruması sağlanmalıdır.