Yayınlanma: 22 Mart 2022 22:26
Güncellenme: 22 Kasım 2024 15:00
İstanbul’da 21. yüzyılda küresel ısınmanın hayati olduğu bir dönemde yani birkaç derecenin bizi hangi felaketlerle buluşturacağını tartıştığımız bugünlerde Kanal İstanbul’u tartışamayız. Ya da bir kanalla beraber 150 milyon metrekarelik doğal alanı, tarım alanını, orman alanını yok etmeyi konuşamayız bile. Ya da onun civarına 2 milyonluk yeni bir nüfusu taşıyacak bir şehrin tasarımını, yapımını konuşamayız. Bunu gidip bazı ülkelerde emlak reklamı diye anlatamayız. Burası çölde bir şehir kurma projesi değil. Burası binlerce yıllık tarihi olan geçmişten bugüne bize emanet olan nice mücadelelerin verildiği, fethin yapıldığı, işgalden kurtarılan atalarımızın da tarihinde, geçmişinde bize miras olarak emanet ettiği bizim de geleceğe teslim etme zorunluluğunda olduğumuz bir şehirden bahsediyoruz. Burası İstanbul. Ben bu kadim kentin belediye başkanı olarak bütün hücrelerimde şunu hissediyorum; dünyaya karşı sorumluyuz. Böyle bir yer burası. Herhangi bir yer değil. Çöl olan bir yarımada 15-20 yılda emlak projesi olarak kurulmuş bir şehirden bahsetmiyoruz. Burası İstanbul. İstanbul’da bazı konular vardı ki siyasetin malzemesi olamaz. Örneğin su onlardan birisidir. Su meselesi, siyasetin bilindik o kaynayan kazanının meselesi olamaz. Suyun yaşaması, varlığı, taşınması için nice insanlar mücadeleler verdi biz de vermeye çalışıyoruz. Yarın bizim de görevimiz bitecek. Başkaları da verecek. İSKİ bu şehrin çok kıymetli bir kurumudur. Köklerine dönerseniz, kurumsal izlerini bulamayabilirsiniz ama manevi izleriyle diyebilirsiniz ki 2 bin yıllık bir kurum. Siyasi bir sürecin bir parçası, siyasi bir tartışmanın bir parçası olamaz, olmamalı.