Yayınlanma: 21 Aralık 2022 12:43
Güncellenme: 17 Kasım 2024 16:18
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu.
Akşener konuşmasında şunları söyledi:
"İktidar ise her zamanki hukuk tanımazlığıyla yüzde 1’den 2’ye çıkararak yeniden getiriyor. Bundan sonra da yeni sendikaların kurulmasının önüne geçilmiş olacak. Bugün, bu çatı altında bütün siyasetçilerin tümünü katarak söylüyorum, direne direne o barajları aşma iradesini en iyi anlayan benim.
Sendika üyesi olması yasaklanan 1.5 milyon kamu görevlimiz de 706 liralık ödemeden mahkum olacak.AK Parti’ye yakışır bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Milletimizin aleyhine olan her teklif gibi Cumhur İttifakı çoğunluğu ile Meclis’ten geçti.
Sendika üyesi olması yasaklanan 1.5 milyon kamu görevlimiz de 706 liralık ödemeden mahkum olacak. AK Parti’ye yakışır bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Milletimizin aleyhine olan her teklif gibi Cumhur İttifakı çoğunluğu ile Meclis’ten geçti.
Biliyorsunuz, birkaç gün önce, Nur Elif yavrumuz, kötü koşullarda yaşadığı ve aç bırakıldığı için hayatını kaybetti. Daha 6 yaşındaydı… Nur Elif'e bunları reva gören vicdansızları Allah'a havale ediyorum!
Şimdi iktidar cenahından bazıları çıkıp, utanmadan; “Zaten anne-babası cezaevindeymiş, akrabaları kötü davranmış, her şeyden de iktidarı suçlamayın” diyecekler. Her zaman olduğu gibi, bu olay için de, “bizim ne suçumuz var ki?” diyecekler. Bu ülkede bir çocuk öldü bir çocuk! Hem de açlıktan öldü! Hem de kötü bakıldığı için öldü.
Soruyorum size: Çocuklarımıza sahip çıkmak, devleti yöneten iktidarın görevi değilse, kimin görevidir? İşine geldiğinde; “Dicle'nin kenarında, kurdun kaptığı bir koyun bile, benim mesuliyetim altındadır” diyenler, işine gelmediğinde; Ölen, daha 6 yaşında bir çocuğumuzun, sorumluluğunu, üzerinden atabilir mi? Atamaz!
Eğer koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gücünü kullanan bir iktidar çocuklarımızı koruyamıyorsa, insanlarımızı sahipsiz, kimsesiz bırakıyorsave üstüne üstlük mesuliyet almaktan da kaçıyorsa ortalıkta, “ben ülke yönetiyorum” diye gezemez.
Kardeşim, siz bostan korkuluğu musunuz? Fakirliği, muhtaçlığı, açlığı bitiremeyecekseniz neden o makamları işgal ediyorsunuz? Sadece kendi zenginliğinizi sağlamak için mi oradasınız? Sadece yandaşlarınızı bu milletin cebinden çıkanlarla zengin etmek için mi oradasınız?
O koltuklarda Saray’da sefa sürüp, şaşalı yemekler yemek, özel uçakla, maça gidip gelmek için mi oturuyorsunuz?
“BUNLAR DAHA İYİ GÜNLERİN”
Sayın Erdoğan her sıkıştığında, ‘Bu konu siyasetin konusu değildir’ diyerek, işin içinden sıyrılamazsın. Sana göre neyin siyasetin konusu olup olmadığı, beni zerre ilgilendirmiyor. Engin birikiminin ve derin fikirlerinin cefasını, zaten milletçe yıllardır çekiyoruz.
Beni, Eskişehir'deki Nur Elif ilgilendiriyor, ve onun için senden hesap soracağım! Beni, Van'daki Muharrem ilgilendiriyor, ve onun için senden hesap soracağım! Beni, Adana'daki Emine ilgilendiriyor, ve onun için senden hesap soracağım!
Sen bu memlekette varlık içinde yaşarken, kestane ballarıyla, manda yoğurtlarıyla, Medine hurmalarıyla, sefa sürerken, yokluktan, yoksulluktan ölen, açlığa mahkûm ettiğin çocuklarımız için, senden hesap soracağım! Bu kürsüden defalarca gündeme getirmeme rağmen rüzgargülü projemizi devreye almak yerine, utanmadan yasaklattığın için senden hesap soracağım!
Bunlar daha iyi günlerin. Milletimizle el ele verip, siyasi rantı çocuklarımızın hayatına tercih eden bu kalpsizliğin, bu vicdansızlığın hesabını sana sandıkta soracağım! Hiç merak etme, çok az kaldı!
BAKAN’A ÇOK SERT TEPKİ: BU NE CÜRETTİR, BU NE UTANMAZLIKTIR!
Türkiye, artık patolojik semptomlar gösteren, tehlikeli bir zihniyet tarafından yönetiliyor. Maalesef, empati, vicdan, sorumluluk bilinci gibi, insani kavramlarla bağını tamamen koparmış sosyopat bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız. Bu bir gerçek.
Nitekim bu gerçeği, iktidar mensuplarının her hareketinde, her cümlesinde, her kelimesinde, endişe verici bir sıklıkla görüyoruz. Beceriksizleriyle fakirleştirdikleri; asgari ücretlimizin, memurumuzun, emeklimizin maaşlarına, yapmak zorunda olukları, düzenlemede bile, bu gerçeğe şahit oluyoruz.
Biliyorsunuz, son olarak, Türkiye'nin en yakıcı meselelerinden biri olan EYT'li kardeşlerimizin durumuna ilişkin sorulan bir soruya, “EYT mi?” diye cevap veren, Nebati Bakan, birbirinden ciddiyetsiz açıklamalarına geçtiğimiz günlerde bir yenisini daha ekledi.
Çıktı, hiç utanmadan, zerre sıkılmadan bu milletin gözünün içine baka baka; ‘Asgari ücretliye de, memura da, emekliye de, ne verilse haklarıdır. Dar gelirliye, fakir fukaraya vermek, bereket getirir’ dedi. Yanlış duymadınız. Aynen böyle dedi. Bu ne cürettir! Bu ne utanmazlıktır! Bu ne saygısızlıktır!
Hayırdır Sayın Bakan, sadaka mı dağıtıyorsunuz? Lütufta mı bulunuyorsunuz? Kendinize gelin!"