Yayınlanma: 3 Aralık 2021 21:59
Güncellenme: 17 Kasım 2024 04:31
“Bir ara ‘Merkez Bankası bağımsız olmasa siz oraya gidebilir miydiniz?’ diyerek övünüyorlardı. TÜİK'ten benzer bir randevu istendi. Merkez Bankası aslında bankalarla çalışır, vatandaşla muhatap olmaz. Ana muhalefet lideri, Türkiye'de protokolün üçüncü ismidir. Hem kendisi milletvekili sıfatıyla denetim yapmaktadır, hem partisi yapmaktadır. Hem de Anayasa'ya uygunluk konusunda AYM'ye başvuracak üç merciiden biridir. Bugünkü kanunlara Cumhurbaşkanı'nın anayasaya uygunluk denetimi yaptıracağını kimse düşünemez. İkincisi en çok sandalyesi olan birinci gruptur. AKP'nin denetim çabası bugüne kadar hiç olmadı. Ana muhalefet partisi kanunları denetim talep edebilecek tek merciidir. TÜİK’e gidip ‘Bu rakamlar nasıl oluyor? Siz bu enflasyonu böyle yüzde 21 belirlerken nelere baktınız? Siz pinpon topuna bakıyorsunuz da kuru fasulyeye niye bakmıyorsunuz? Esas, halkın enflasyonu bu değil’ diye bunu konuşmaya gitmek istedi. Kapıları kapattılar ve sayın Genel Başkanı sokmadılar. Tabi sayın Genel Başkan, genel merkezden ayrılırken bir randevu verilmediğini biliyordu. Yani gidip de kapıda kalmış değil. O kapı milletin yüzüne kapanmıştı, o kapıyı teşhir etmeye gitti. Genel merkezden çıkarken de tweetini şu şekilde paylaştı, dedi ki, ‘Randevu istedim vermediniz, 11.00’da geliyorum. Haberiniz olsun’ dedi. Gitti, orada kapalı tutulan kapı saray rejiminin korku duvarı, milletle yüzleşmekten kaçmasıdır. Ana muhalefet partisi liderinin 14,5 milyon oy almış, Türkiye’nin bu kadar önemli, halkın arkasında durduğu, yapılan anketlerde iktidar erirken, iktidar alternatifi olan ve yapılacak ilk seçimde ülkeyi yönetecek olan ana muhalefet partisinin karşısına kapanan kapılar aslında saray rejiminin milletin yüzüne kapıyı kapatmasıdır. Yani siz bugün Kemal Kılıçdaroğlu’nu bir yere sokmuyorsanız, ona oy veren 14,5 milyonun yüzüne demir kapı kapatıyorsunuz. Bu olay Türkiye’nin en önemli gündem maddesi haline geldi. Gidilseydi verilecek cevap yok. Yani oradaki Sait Bey, Recep Tayyip Erdoğan tarafından oraya atanmış genç bir yönetici. Atandığı süreçte önceden görevden alınanlar, ‘laf dinlemiyor’ diye alınmış, bu laf dinlesin diye oraya atanmış. Yani liyakati değil ama Tayyip Erdoğan’a sadakatinden kimsenin şüphe etmediği bir yönetici. Bugün kendisine verilmiş kötü adam rolünü o üstlenmiş. Biz uyarmıştık, ‘devlet memuru olun, saray memuru olmayın’ diye. Bugün kendisi sarayın memuru olmayı tercih etti. Sait Bey’i devir teslimden sonra kendisiyle konuşacaklarımız var. Hiç merak etmesin."