Yayınlanma: 13 Ekim 2023 09:54
Güncellenme: 19 Kasım 2024 10:26
Filistinlilerin İsraillilere toprak satıp satmadığı konusu oldukça tartışmalı bir konudur. Bu konuda çeşitli görüşler bulunmaktadır ve net bir cevap vermek zor olabilir. Ancak, İsrail Devleti'nin kuruluş sürecinde ve birçok Filistinlinin topraklarını sattığı bilinmektedir.
İsrail Devleti'nin kuruluş süreci 1947-1948 yılları arasında gerçekleşmiştir. Bu dönemde, Birleşmiş Milletler (BM) Filistin bölgesini ikiye bölmüş ve bir Yahudi devleti ile bir Arap devleti kurulmasını önermiştir. Bu öneriye Araplar tarafından tepki gösterilmiş ve İsrail'in kurulmasını kabul etmemişlerdir. 1948'de İsrail Devleti'nin kurulmasıyla birlikte Arap-İsrail savaşı başlamıştır.
Bu savaş sırasında, Filistinlilerin toprakları İsrail kontrolüne geçmiştir. Savaş sonrası, birçok Filistinli yerinden edilmiş ve topraklarını kaybetmiştir. Bu süreçte de birçok Filistinlinin topraklarını sattığı bilinmektedir.
Tarihsel Bakış Açısı
1917 yılında, Filistin sorununun başlangıç noktası olarak kabul edilen Balfour Deklarasyonu ilân edildi. 2 Kasım 1917’de Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Arthur Balfour tarafından Lord Rothschild’e yazılan mektupta Birleşik Krallık hükümetinin, Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasına desteği ifade edildi. Arthur Balfour’un bu girişimi Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulması fikrini uluslararası alanda meşru hale getirmeye çalıştı ve Yahudi göçünü teşvik etti.
1922 yılında 590.000 Arap’a karşı 84.000 kadar olan Filistin’deki Yahudi nüfusu 1932’de 770.000 Arap’a karşılık 181.000’e yükseldi. 1933-1935 yılları arasında Filistin’e 134.540 Yahudi göç etti.
Bu konuda daha detaylı bilgilere ulaşmak için akademik çalışmalara, tarih kitaplarına ve araştırmalara başvurabilirsiniz. Ancak, unutulmamalıdır ki Filistin-İsrail çatışması ve toprak kayıpları karmaşık bir konudur ve tek bir cevap veya görüşle açıklanması mümkün değildir.
Toprak Satışlarının Hızlanmasının Nedeni
1880'lerden 1930'lara kadar, çoğu Yahudi toprak alımını kıyı ovasında, Jezreel Vadisi'nde, Ürdün Vadisi'nde ve daha az ölçüde Celile'de yaptı. Bunun nedeni, ucuz ve kiracısız arazi tercihinden kaynaklanıyordu. Bu bölgelerin seyrek nüfuslu olmasının iki ana nedeni vardı. Birinci neden, 17. yüzyılda kırsal alanlardaki Osmanlı gücünün azalmaya başlamasıyla, birçok insanın kanunsuz Bedevi aşiretlerine karşı korumak için daha merkezi bölgelere taşınmasıydı. Kıyı ovalarının seyrek nüfuslu alanlarının ikinci nedeni toprak tipiydi. Bir kum tabakasıyla kaplı toprak, Filistin'in temel mahsulü olan mısırın yetiştirilmesini imkansız hale getirdi. Sonuç olarak, bu topraklar ekilmemiş ve seyrek nüfuslu kalmıştır. "Yahudilerin genellikle topraklarını satın aldıkları bölgelerdeki seyrek Arap nüfusu, Yahudilerin büyük bir yer değiştirme ve Arap kiracıların tahliyesine yol açmadan satın almalarını sağladı".
1930'larda arazilerin çoğu toprak sahiplerinden satın alındı. Yahudilerin satın aldığı toprakların %52,6'sı Filistinli olmayan toprak sahiplerinden, %24,6'sı Filistinli toprak sahiplerinden, %13,4'ü hükûmet, kiliseler ve yabancı şirketlerden ve sadece %9,4'ü fellahlardan (çiftçilerden) satın alındı.
31 Aralık 1944'te Filistin'de büyük Yahudi Şirketler ve özel mülk sahiplerinin sahip olduğu 1.732.63 yaklaşık % 44'ü Yahudi Ulusal Fonu'na aitti. Aşağıdaki tablo, 31 Aralık 1945'te büyük Yahudi Şirketlerinin (kilometre kare olarak) Filistin'deki toprak mülkiyetini göstermektedir.