Yayınlanma: 14 Mart 2023 14:47
Güncellenme: 22 Kasım 2024 10:36
Hatay’da Depremi Yaşayan Gökhan Zan: Hakkımı helal etmiyorum. Hataylı eski futbolcu Gökhan Zan Hatay’da depreme yakalanmış, bölgeden yaptığı yardım çağrıları özellikle sosyal medyada ses getirmişti. Eşiyle birlikte , Halk TV'de İsmail Küçükkaya'nın 'Yeni Bir Sabah' programına konuk olan Gökhan Zan, gelmeyen kepçe ve vinç nedeniyle isyan etti. Zan, “Ben hakkımı helal etmiyorum” dedi.
6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta gerçekleşen 7.7 ve 7.6 şiddetindeki iki deprem 11 ili etkiledi. Deprem nedeniyle büyük yıkımın yaşandığı Hatay’da depreme yakalanan Gökhan Zan, bölgede yaşananları İsmail Küçükkaya'nın 'Yeni Bir Sabah' programında anlattı.
Galatasaray, Beşiktaş ve A Milli Futbol Takımı'nın eski futbolcusu Gökhan Zan, "Bu insanlar hala çadır dileniyorlar. Ben insanlığımdan, bu dönemden, bu yüzyıldan utanıyorum" şeklinde konuştu. Ünlü futbolcunun eşi Müge Zan ise "37 gün geçti hala çadırı olmayan aileler var" dedi.
Öte yandan Gökhan Zan, deprem bölgesinde yarım saate gelecek denilen ancak saatlerce gelmeyen kepçe nedeniyle adeta isyan etti ve "Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'ndan Çağatay ve Ali Bey beni aradılar, "Neye ihtiyacınız varsa, buradayız" dediler. Yarım saate gelecek kepçeyi, o soğukta saatlerce bekledik. Defnedemiyoruz. Enkazda bekledik, tekrar getirdik kendi imkanlarımızla yaptık. Böyle bir insan size yalan konuşuyor. Ben hakkımı helal etmiyorum. Bana yalan söyledi. Ne istediysek gelmedi. Vinç yolda dedi, gelmedi" ifadelerini kullandı.
Gökhan Zan'ın deprem ve deprem sonrasında yaşananları anlattığı açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde oldu:
“Ben öncelikle nereden geldiğimizi özetlemek istiyorum. Biz medeniyetin yeşerdiği, kutsal topraklardan, Hatay'dan geliyoruz. Bu medeniyet şehrinde, bu coğrafyada her kültür ve medeniyeti temsil eden insanlardan bir araya gelmiş bir coğrafyadan geliyoruz. Aynı zamanda öyle bir coğrafya ki, afetlerden, savaşlardan, depremlerden, çatışmalardan başını kaldıramayan bir coğrafya. Ancak öyle bir toplumuz ki, Antakya her zaman küllerinden doğmuştur. Tırnaklarıyla toprağı çapalayan, alnından teri, sırtından yükü eksik olmayan, küllerinden her zaman doğan memleketin çocuklarıyız. Hiçbir deprem, hiçbir afet, hiçbir savaş toplumumuzu sıkıntıya sokmamıştır. Bundan sonra da kardeşçe, hakça, adaletli bir şekilde üreterek, birlikte dayanışma içinde olacağız. Mustafa Kemal Atatürk'ün özellikle son zamanlarda Hatay göz bebeğiydi. Bundan sonra bu emaneti gelecek nesillere aktarabilmek için, hem kültürünü, hem demografik yapısını doğru bir şekilde inşa etmemiz gerekiyor.
İnsanlar doğal olarak o travmanın psikolojik etkisiyle gitme refleksi gösterdi. Bu bir deprem değil, bu çok farklı bir şey. Orada bulunmayanın yorum yapması çok zor. Oradaki enkazı, molozları, hayatı görmesi gerekiyor ki bazı şeyleri hissedebilsin. Biz Cumhuriyetimizi kolay kolay kazanmadık, ne badireler atlattık, kenetlenerek bugünlere geldik. Ben inanıyorum ki Hatay aynı şekilde altından kalkacak. Milletimize teşekkür ediyorum. İnanılmaz bir dayanışma, kenetlenme, birlik beraberlik. Bu sınavın galibi halk oldu. Ben iyi ki bu coğrafyanın çocuğuyum.”
“Bu insanlar onuruyla, gururuyla yaşayan insanlar. Bu insanlar daha düne kadar evleri olan, işleri olan insanlardı. Düşünebiliyor musunuz, 1,5-2 dakika içinde aileniz yok, eviniz yok, eksik kalmışsınız. Dostlarınız yok. Mahalleniz yok, şehriniz, kültürünüz, geleceğiniz yok olmuş. Bu insanlar hala çadır dileniyorlar. Ben insanlığımdan, bu dönemden, bu yüzyıldan utanıyorum. İnsan seçiyoruz. Bize okullarda deprem öğretilmedi. Bu eğitimle, farkındalıkla başlar. Derslerde gösterilmesi lazım.
Hijyen Sorunu
“Hala duş alamayan insanlar var. Hala güncel sorunlar devam ediyor. Önce hijyen sorununu ortadan kaldırmamız lazım. Biz 9-10 gün duş almadık. 37 gündür duş almayanlar var. 1,5-2 ayda insanlar unutabiliyor.”
“Bu bir deprem değil, unutulamaz. Herkes not alsın. Bu bir kıyamet. Bu hiçbir depreme benzemiyor. Bu yüzyılların en ağır, en şiddetli felaketini yaşayan bir coğrafya. Bundan sonra önemli olan çözüm odaklı olmamız. Ben halkım, ben sırtımı kime dayayacağım? Devletime. Ben kime güveneceğim? Devletime. Bugün yanımda olmaları lazım. Evet yapıyorlar, ama eksik. Bunu kendileri de biliyorlar zaten. Eksik olduğu zaman insanlar acı çekiyor. Bu eksiklik nasıl hızlıca giderilebilir? Koordinasyon zayıflığı 1. günden bugüne dek devam ediyor. Bunu inkar edemezsiniz. İnsanlar dışarda, çadır kentleri su basıyor. 2-3 çadır ver ne olacak, imkanın var. Memleketine dönmek isteyen ama dönemeyen, çadır var mı diye soran insanlar var. Dönemiyorlar. Herkes köye geri dönüyor, akrabalarının yanına sığıyor. Köy ahalisi 500'se 5000'e çıkıyor. Merkezden göç eden insanlar var. Ona göre erzak, çadır göndereceksin.”
“Bölge sıcak bir bölge. Haşereler, bit, salgın hastalıklar... Bunların önüne geçmemiz lazım. Benim Sağlık Bakanı'ndan ricam, bu durumları ihmal etmeyelim. Başka bir felaketle karşılaşmayalım. Hatay'ın %80'i yıkıldı. Yıkılmayan yerler de yıkılmak zorunda zaten. Geçmişten çok geleceğe bakmalıyız. Bu şehri nasıl inşa etmeliyiz? Bundan sonra oradaki insanlar yaşayan ölü gibi olacaklar. Bundan dolayı biraz dikkatli olalım. Sevgiyi, şefkati gösterelim. Bu insanları geçici olan çadırla değil, konteyner ile yaşanılacak duruma getirelim. İnsan gibi yaşamaları lazım. Konteyner kentler yapılıyor ama sayısı az. Çadırın gelmediği noktada konteyneri nasıl getireceksiniz?”
"Bu insanlar nasıl ayakta duracak?"
“Sayın Spor Bakanı ve Enerji Bakanı ile sayın Ekrem İmamoğlu ile görüştük. Onlar da binlerce çalışanıyla uğraşıyorlar. Bu siyaset üstü bir durum. Bugün her şeyi bir kenara bırakma zamanı. Hem Cumhurbaşkanımız hem siyasi parti genel başkanlarımız, bu insanların sizlere ihtiyacı var.
Bu insanlar nasıl ayakta duracak? Hayvancılıkla uğraşan insanın hayvanı için yemi yok. Bu insanlara yazık günah değil mi? Birilerinin sahip çıkması lazım. Sen ulaşacaksın halkına. Derdini dinleyeceksin.
Dışardan gelen belediyeler muazzam çalıştı. Konya'dan tutun İstanbul'a, her yerden, taraflı tarafsız, parti gözetmeksizin müthiş çalışıyorlar. Milletimiz iradesini gösterdi, devlet de irade gösterdiği zaman birleştiğimiz zaman daha güzel olacak.”
('Bu yaşadıklarımızdan ders alsak, halkımız, devletimiz bir sonraki depreme hazırlık için ne yapsın?' sorusuna)
“Deprem bölgesini bilim insanları anlatıyorlar. Biz sadece yaşayanlar olarak anlatabiliriz. Bu işi yıllardır profesörler anlatıyorlar. İstanbul gibi itfaiye aracının zor girdiği ara sokakların olduğu ve mimarisi eski olan yerleri düşünebiliyor musunuz? Hiçbir kurtarma aracı giremez. Bu sıkıntıları önlemek için devletin gücü, bu gücün çok doğru kullanılması önemli. Yarın insanları bir yere taşırsınız, onların yerlerini sağlamlaştırırsınız ya da az hasarlı olan yerleri depreme dayanıklı hale getirmek için fiberkarbon dediğimiz kuvvetlendirmeleri kurabilirsiniz. Bizim hızlıca ders almamız lazım. İstanbul'un bunun altından kalkması mümkün olmaz.”
Eşi Müge Uzun Zan ise yardımların sürdürülebilir olması gerektiğini vurguladı şunları söyledi:
“Bu yardımların sürdürülebilir olması gerekiyor. İnsanlar çok büyük bir dayanışma içerisinde yardımları yığdı. Bu bir yandan da tehlikeli bir durumdu. Bu yardımların doğru bir şekilde, zamana yayılarak koordineli bir şekilde dağıtılması çok önemliydi. Elimizde beş tane çadır var, bebeği olan var, engelli olan var, hasta olan var, en kötü kimse onun ayrımını yapmak zorunda kalıyoruz. Bu çok kötü bir şey. Benim şu anda kendim şahit olduğum en az 10-15 çadırı olmayan, kendi imkanlarıyla naylonlarla çadır yapmaya çalışan insanlar var. 37 gün geçmesine rağmen hala çadırı olmayan aileler var. Bu milletin, bu durumda verdiği sınavın çok güzel sonuçları oldu. Hiç tanımadığım insanları ailem gibi hissettim. Hiç yalnız hissetmedim. Milletin desteğini hissettim.”