
Yayınlanma: 8 Ekim 2021 23:01
Güncellenme: 2 Aralık 2025 10:24
Savunmasında eşiyle evliliklerinin ilk yıllarında herhangi bir sorun yaşamadıklarını, mutlu olduklarını belirten Mehmet Yıldız, şunları söyledi:
"Ne zaman ki, Aygül'ün ailesinin oturduğu binadaki daireye taşındık, aramızda sorunlar yaşanmaya başlandı. Bir gün, sinirlenip üç gün eve gitmedim. Geri dönünce beni evimize almadı. Sorunlarımız hep devam etti. Hakkımda, evden uzaklaştırma kararı çıkarttırdı. Öyle ki, çocuğumu göremez hale geldim. Olay günü, anne ve babamın evinde kalıyordum. Sabah temizlik yapılacak diye silahı yanıma aldım. Satmayı da düşünüyordum.
Konuşmak için Aygül'ün yanına gittim. Yolda konuşmaya başladık. Kendisine, 'Neden böyle yapıyorsun, çocuğumuzu benden uzaklaştırıyorsun' diye sordum. Yüzüme tükürüp, 'Sen, ne biçim erkeksin. Artık çocuğu göremeyeceksin' dedi. Silahımı göstererek kendisini uyardım. Bu kez, yüzüme bir kez daha tükürüp, 'beni vuramazsın' dedi. Sonrasında, tabancamla ona ateş ettim. Kendime geldiğimde babamın evindeydim. Ben, kütüphaneye giden, sürekli kitap okuyan, hiçbir kötü alışkanlığı olmayan bir kişiydim. Başımıza böyle bir olay nasıl geldi bilmiyorum."
Hayatını kaybeden Aygül Yıldız’ın babası Rafet Yıldırım, eski damadının yalan söylediğini ifade etti. Acılı baba sözlerine devam etti:
"Yalan söylüyor. Bizlere dahi sürekli küfürler ediyordu. Huzursuzluk ve olaylar çıkartıyordu. Olay günü kızımı uğurladıktan bir süre sonra silah sesi duydum. İçim 'cız' etti. Bir şey olduğunu anladım. Korktuğum başımıza geldi. İnsan, yavrusunun annesini nasıl öldürür."
Mahkeme heyeti, duruşmayı eksik evrakların beklenip, tanıkların dinlenmesi için ertelerken, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi.
