Yayınlanma: 31 Ağustos 2021 18:32
Güncellenme: 19 Kasım 2024 03:30
Hepimiz enerjimiz düştüğünde hemen güvenli alanımıza dönüp mümkünse bir battaniyenin altında film izlemek, o an dış dünyadan uzaklaşmak isteriz. İşte bu gibi zamanlarda motivasyonu artırarak sizi gaza getirecek birbirinden başarılı 10 filmi sizler için derledik.
Whiplash, genç bir müzisyenin öyküsünü anlatıyor. Küçük yaşlardan itibaren bateri çalmaya başlayan Andrew, işinde tam anlamıyla bir usta olmak ister. Üniversite tercihinde de ülkenin en iyi müzik okulu olarak gördüğü Shcarffer Konservatuarı'na 19 yaşında girer. Bir gün, okulun en sert hocalarından biri olan caz duayeni Terence Fletcher'ın dikkatini çeker. Fletcher Andrew'ü okulun en parlak öğrencilerinin seçildiği ve sürekli yeni yarışmalara hazırlanan "studio band"e seçer. Başarısı kadar acımasızlığıyla da ün yapmış olan Fletcher, Andrew'un kapasitesinin sonuna kadar kullanmadan asla başarmış saymayacaktır. Genç bateristin önünde sadece mesleki bir test değil, psikolojik bir sınav da vardır...
Yönetmen koltuğunda Terry George’un oturduğu Hotel Rwanda filminde, kaosun Rwanda’nın günlük yaşamının başrollerinden birini oynadığı günlerde, Paul Rusesabagine, Kigali’de oldukça pahalı bir otel yönetmektedir. Onun için ırk kategorize edilmesi gereken bir insan özelliği değildir. Bir Tutsi olan Tatiana ile mutlu bir evlilikleri vardır. Tutsi isyankarlarının öldürülmesiyle biten barış süreci sonucunda katliama başlayan Hutu milisleri, şehri bir kan gölüne dönüştürmektedirler. Paul, hem kendi ailesini hem de masum insanları korumak üzere bir şeyler yapmak zorundadır.
Into the Wild, bir metropolden vahşi hayata, kirlilikten saflığa ve temizliğe dönüş hikayesidir. Önemli bir üniversiteden dereceyle mezun olan Christopher aynı zamanda başarılı bir atlettir de. Mezuniyet sonrası verilen bir davette ailesine istediği hayatın bu olmadığını, bir şeylerin eksik ve yanlış olduğunu söyler. Genç, tüm mal varlığını hayır kurumuna bağışlayıp sahip olduğu her şeyi evinde bırakarak bambaşka bir hayata doğru uzun bir yolculuğa çıkar. Alaska’nın ıssız ormanlarında sona eren bu yolculuk esnasında ve sonrasında Christopher, hayatını kökünden değiştirecek bazı kişilerle tanışarak, hayatın anlamını ve ölümün kaçınılmazlığını en sert haliyle deneyimleyecektir.
Hachi, Japonya’da meydana gelen gerçek bir hayat hikayesini anlatıyor. Sahibine olan sadakati ile Japonya’dan tüm dünyaya yayılmış bir köpek Hachi; öyle ki yıllar boyu sahibini beklediği tren istasyonuna, köpeğin heykeli dikilmiş.
Hayatı çalıştığı transatlantikte geçen Danny Boodman, bir gece kimin tarafından bırakıldığı belli olmayan bir kutu bulur. Kutunun içerisindeki şey ise şaşkınlığını bin kat daha artırır: Bebek. Çaresizce bebeği odasına götüren Boodman, bebeğe karşı büyük bir bağlılık geliştirir. Ona Novecento ismini verir ve son nefesine kadar odasında tek başına büyütür. Novecento ise babası Boodman bir kaza sonrası hayatını kaybedene dek bu mabetten çıkmayacaktır. O gün odasında çalmaya başladığı piyano, tüm gemiyi şaşkınlığa sürükleyecek, yakın zamanda herkesi kendine hayran bırakacaktır. Aynı isimli romandan uyarlanan film, Nuovo Cinema Paradiso'nun yönetmeni Giuseppe Tornatore tarafından çekilmiştir.
Al Pacino’nun unutulmaz bir karakter çizdiği film, aslında 1974 yapımı İtalyan Profumo di Donna’nın yeniden çekimi. Bir kolej öğrencisi olan Charlie'nin, paraya ihtiyacı olduğundan kör bir adama, bir nevi 'bebek bakıcılığı' yapmaya razı olmasıyla başlayan film ilerleyen dakikalarda değişir. Çünkü Emekli Albay Frank Slate’in haftasonu için çok özel bir planı vardır. Bu plana yolculuk, kadınlar, iyi bir yemek, birinci kalite şarap, tango, limuzin ve ne yazık ki, bir de 45’lik dahildir. İşin kötüsü, bunları yaparken Charlie’yi yanından ayırmaya da hiç niyeti yoktur.
Ünlü Fransız magazin dergisi Elle'de yazarlık ve editörlük yapan Jean-Dominique Bauby'nin gerçek hayatını anlattığı otobiyografik kitabından uyarlanan film Akademi Ödülleri de dahil yılın önemli ödül törenlerinde hak ettiği yeri bulmuştur.
Usta yönetmen Werner Herzog, belgesel formatındaki Ayı Adam’da bu ölümün ardındaki gerçekler ile doğa ile insan arasındaki ilişkinin sorgulandığı filmde amatör boz ayı uzmanı ve doğa eylemcisi Timothy Treadwell, kız arkadaşı ile birlikte Alaska’daki bir ulusal parkta ayıların arasında ve herhangi bir korunmadan yoksun olarak 13 yaz boyunca yaşadı. Fakat bir gün, her ikisinin de cesedi ayılar tarafından parçalanmış olarak bulundu.
Oliver Sacks’ın kendi hayatını kaleme aldığı aynı isimli romandan sinemaya uyarlanan film, ömrünü bilime adayan asosyal bir doktorun, icat ettiği bir ilaç sayesinde değiştirdiği yaşamları anlatır. Üç kategoride Oscar ödülüne aday gösterilen filmin başrollerinde Robert De Niro ve Robin Williams gibi usta oyuncular yer almaktadır.
Oscar ödüllü oyuncu Hilary Swank’ın rol aldığı film, Erin Gruwell isimli bir öğretmenin gerçek hayat öyküsünden uyarlanmıştır. Konusu itibariyle genç ve idealist öğretmen Erin Gruwell’in (Hilary Swank), çete savaşlarının ve ırkçılığın tırmanışta olduğu bir dönemde göreve başladığı Woodrom Wilson Lisesi’nin 203 numaralı dersliğindeki, yaşamları çeşitli nedenlerden ötürü alt üst olmuş öğrencilerine birçok engeli aşarak ulaşması ve onları içine düştükleri bu girdaptan çıkartmaya çalışmasına odaklanan bir başyapıttır.