
Yayınlanma: 26 Aralık 2025 16:11
Güncellenme: 26 Aralık 2025 15:38
Kanser uzun yıllardır ağırlıklı olarak genetik mutasyonlar üzerinden açıklansa da, son yıllarda yapılan araştırmalar metabolizmanın, tümör büyümesinde kritik bir rol oynadığını ortaya koyuyor. Bilim dünyasında giderek daha fazla tartışılan bu yaklaşım, kanser hücrelerinin enerji kullanımına odaklanıyor.
Araştırmalara göre; birçok kanser hücresi, normal hücrelerden farklı olarak iki temel enerji kaynağına bağımlı:
Glukoz (kan şekeri)
Glutamin (bir amino asit)
Erken dönem çalışmalarda, yüksek kan şekeri seviyelerinin tümör büyümesini hızlandırdığı, glukozun düşürülmesinin ise bu süreci yavaşlatabildiği gözlemlendi. Bu bulgular, kanserin yalnızca genetik değil, metabolik bir hastalık olabileceği fikrini güçlendirdi.
Amerikalı kanser araştırmacısı Thomas Seyfried gibi bilim insanları, bu bulgular ışığında “metabolik terapi” kavramını gündeme getirdi.
Bu yaklaşımın temel prensipleri şunlardır:
Karbonhidrat alımının azaltılması
Aralıklı oruç veya kontrollü açlık uygulamaları
Vücudun ketozis durumuna sokulması
Ketozis sırasında vücut, enerji kaynağı olarak keton cisimlerini kullanır. Sağlıklı hücreler ketonları kullanabilirken, birçok kanser hücresinin bu enerji kaynağından faydalanamadığı düşünülmektedir.
Bazı deneysel çalışmalara göre:
Kanser hücrelerinin enerjiye erişimi zorlaşabilir
Tümör hücreleri metabolik stres altına girebilir
Tümörü besleyen damar yapıları zamanla zayıflayabilir
Ancak uzmanlar, bu etkilerin her kanser türü için geçerli olmadığını ve sonuçların kişiden kişiye değişebileceğini vurguluyor.
Bu alan hâlen gelişmekte olan bir araştırma konusu olarak değerlendiriliyor.
Metabolik yaklaşımlar:
Standart kanser tedavilerinin (kemoterapi, radyoterapi, cerrahi) yerine geçmez.
Klinik uygulamalar için yeterli kanıt düzeyine henüz ulaşmamıştır.
Kontrollü ve doktor gözetiminde araştırılmalıdır.
Uzmanlar, beslenme ve metabolizmanın kanser tedavisinde destekleyici bir rol oynayabileceğini ancak tek başına tedavi olarak görülmemesi gerektiğini özellikle vurguluyor.
Bu araştırmalar önemli bir soruyu gündeme getiriyor:
Beslenme ve metabolizma, kanser tedavisinde ilaçlar ve radyasyon kadar önemli olabilir mi?
Bilim dünyası bu sorunun yanıtını net biçimde vermiş değil. Ancak metabolik yaklaşımlar, gelecekte kişiselleştirilmiş kanser tedavilerinin bir parçası olabilir.
Bu içerikte yer alan bilgiler tıbbi tavsiye değildir.
Hiçbir beslenme modeli veya diyet, kanseri önlediğini veya tedavi ettiğini garanti etmez.
Kanserle ilgili her türlü tedavi ve beslenme değişikliği mutlaka uzman hekim kontrolünde yapılmalıdır.