Koronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında
Türkiye birçok önlem alıyor. Peki Türkiye’de neden sokağa çıkma yasağı uygulanmıyor?
Yeni tip koronavirüsün ilk kez 10 Mart’ta tespit edildiği Türkiye’de birçok tedbir alındı. Virüsten etkilenme olasılığı en yüksek olan 65 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı olan vatandaşlara sokağa çıkma yasağı getirilmesinin ardından dün açıklanan karara göre 20 yaşın altındaki bireylere de sokağa çıkma yasağı getirildi.
Seyahat sınırlamaları dahil bir dizi önlem alan hükümet, “gönüllü karantina” uygulamasını tercih ediyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan
ı Ekrem İmamoğlu, en fazla vaka ve ölüm sayısının olduğu şehirde
sokağa çıkma yasağının getirilmesini talep ediyor. Bununla birlikte muhalefet partileri, “OHAL yöntemine başvurmadan, genel sokağa çıkma yasağı veya zorunlu karantina ilan edilmesi çağrısında bulunuyor.
Sosyal yaşam kısıtlamalarını aşama aşama hayata geçiren hükümet, “gerekli görülmesi halinde”, sokağa çıkma yasağının getirilebileceğini fakat bu durumu “son çare” olarak gündeminde bulunduruyor.
Muhalefet partilerine göre, hükümet tarafından uygulanmayan sokağa çıkma yasağının altında ekonomik gerekçeler bulunuyor.
Sokağa çıkma yasağının getirilmemesi birçok soruyu beraberinde getiriyor. Bunlardan bazıları “
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu’nun bu aşamada neden bir genel sokağa çıkma yasağını gerekli görmüyor?” Olası bir sokağa çıkma yasağı ekonomiyi nasıl etkiler? Sokağa çıkma yasağının hukuki bir dayanağı var mı?
Sağlık Bakanlığı Yasağı Neden Gerekli Görmüyor?
Sağlık bakanlığı BBC’ye bu sorularla ilgili açıklama yaptı. Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, koronavirüs salgını yayılımının şehirlere göre farklılık gösterdiğini, bu kapsamda genel bir sokağa çıkma yasağının gerekli olmadığını vurgulayarak şu ifadelere yer veriyor:
"Tüm Türkiye için böyle bir kararı almak tıbbi olarak çok gerekli görünmüyor. Sonuçta bizim hala 5'li, 10'lu sayılarda vaka bildirilen ve ciddi bir yayılım görülmeyen illerimiz var. Her yayılım bölgesinin de farklı dinamikleri söz konusu. Nasıl ki ülkeleri karşılaştırıyoruz ya, aynı şeyi, bir ülkedeki şehirler için de düşünebilirsiniz. Mesela İstanbul'un, Gebze'nin, Kocaeli'nin dinamikleri çok farklı, İzmir'in Antalya'nın veya Urfa'nın, Adana'nın, Ankara'nın Yozgat'ın dinamikleri de çok farklı olduğu için genel kısıtlama çok doğru çalışacak bir yöntem olarak durmuyor."
Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, virüsle mücadele kapsamında, valilerin başkanlığında her ilde kurulması kararlaştırılan “il pandemi kurulları”nın kararlarının son derece önemli olduğunu belirtiyor.
Olası bir sokağa çıkma yasağının uygulanması, durumunda yasağın sonlanmasının ardından virüsün durdurulup durdurulamayacağının çok iyi hesaplanması gerektiğini belirten Azap, aksi bir durumla karşılaşıldığında salgının tekrarlanma riskine dikkat çekiyor:
"Böyle genel bir yasak ya da kısıtlamayı en uzun kuluçka süresinin iki katı süresince uygulamak zorundasınız. En uzun kuluçka süresi 14 gün. Dolayısıyla, en az 1 ay uygulamanız lazım ki etkisini görebilesiniz. Ama sonrasında ne olacak, eğer virüsü tamamen eridike etmediyseniz, insanlar tekrar hastalanacak. İşte şimdi Singapur'un, Çin'in başına gelmekte olan vaka sayısındaki hafif kıpırdanışlar biraz bununla ilişkili.
"Hastalığın bir aşısı olsa, insanları eve kapatıp, hastalananlar zaten iyileşecek onun dışında da aşı yapsanız, bir iki haftada etki edecek demektir ama elimizde böyle bir şey yok. Ben bir halk sağlıkçısı, epidemiyolog değilim. Aslında buna en iyi halk sağlıkçıları karar verebilir. Beni en çok umutlandıran gelişme, il pandemi kurulları. Buralarda halk sağlıkçıları olması gerekir. Yani pandemi yönetiminin halk sağlıkçılarına emanet edilmesi gerekir. Sokağa çıkma yasağı olup olmamasına kilitlenmemek lazım. En güzeli, halk sağlığı uzmanları karar verebilirler, hatta ilçe ilçe bile bulaşma dinamiğine göre karar verebilirler. "
Olası Bir Sokağa Çıkma Yasağı Ekonomiyi Nasıl Etkiler?
Muhalefet partileri, genel bir sokağa çıkma yasağının uygulanmamasının nedenini, iktidarın,
ekonomi çarklarının tamamıyla durması ve bu durumun ek mali yükümlülükler getirecek olması nedeniyle olduğunu ifade ediyor.
İktisatçı
Prof. Dr. Yalçın Karatepe, ekonomik gerekçelerle sokağa çıkma yasağı kararı alınmamasının, pratikte ekonomiye olumlu bir yansımasının da olmayacağını belirtiyor.
Yalçın Kartepe, virüs nedeniyle vatandaşların temel ihtiyaçları dışında alışveriş yapmadığını vurgularken, hükümetin önceliğinin salgını kontrol altına almak olduğuna dikkat çekiyor.
Virüsle müdacele kapsamında devletin, işsiz kalan ve gelir kaybına uğrayan vatandaşlara ekonomik destek vermesini belirtirken, Merkez Bankası’nın da bu süreçte para basarak kaynak yaratabileceğini ifade ediyor ve şunları dile getiriyor:
"Şu anda ekonomik değerlendirmeler yapılırken neoklasik iktisat kavramları ile yaklaşmamalıyız. Çünkü burada para hacminin artırılması talepte aşırı bir artışa yok açmıyor, parayı bollaştırınca araba almayacaksınız, temel ihtiyaçlar için kullanacaksınız. Para basın talebi, vatandaş gelirlerinden mahrum, işe gidemiyorlar çalışamıyorlar, sanayiciler üretim yapamıyor, toplumun her kesimi gelirden mahrum. Ama mahrum olmaları giderlerini ortadan kaldırmıyor, elektrik faturası geliyor makarna alıyor. Para yokken bir biçimde kaynak aktarıp, temel ihtiyaçların karşılanmasını sağlanması için devletin doğrudan gelir sağlaması lazım.
Gelir kaynağı nereden sağlayacak? Merkez Bankası para basacak, devlete borç verecek, devlet de vatandaşına verecek. Yoksa böyle Kanal İstanbul, yerli otomobil için para bassın demiyoruz. Bu enflasyona da yol açmaz, çünkü talep yok. Vatandaşların günlük ihtiyaçlarını karşılayabilmek için gelir desteğine ihtiyaç var, bunun yapılması gerekiyor."
Salgın Bitene Kadar Ekonomik Destek Verilmeli
Kartal, hükümetin 2 milyon aileye bir defalığına mahsus 100 TL’lik ödeme yapmasının yetersiz olacağını belirtirken, salgının ne kadar süreyle devam edeceğinin bilinmediği, bu nedenle gelirini kaybeden vatandaşlara asgari ücret düzeyinde ve salgın bitene kadar ekonomik destek verilmesi gerektiği görüşünde.
Sokağa Çıkma Yasağı Mı, OHAL mi?
Anayasa’nın 13. Maddesinde yer alan temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca “kanunla” sınırlanabileceğini belirtiyor. Umumi Hıfzısıhha Yasası ile İl İdare Yasası, bazı salgın hastalıklar veya zorunlu hallerde idareye karantina, seyahat sınırlaması gibi önlem alma yetkisi veriyor.
Anayasa Hukuku Profesörü CHP İstanbul Milletvekili
İbrahim Kaboğlu'na göre, Hıfzısıhha Yasası’nın ya da İl İdaresi Yasası'nın idareye bazı kısıtlayıcı önlemler alma yetkisi verilmesine karşın, temel hak sınırlamasında yasallık koşulunu sağlayacak şekilde bir "
sokağa çıkma yasağı" öngörmüyor.
Kaboğlu getirilecek çözümün “olağan hukuk düzeni” çerçevesinde aranması gerektiği kanaatinde:
"Burada asıl olan Covid-19 felaketini yasal düzenlemeler yoluyla aşmak için TBMM'yi işlevsel kılmaktır. Bunu yaparken, Anayasa hükümleri, elden geldiğince sosyal devlet gerekleri doğrultusunda yorumlanmalıdır.
"İlkin, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu değişikliği pratik olması bakımından düşünülebilir: Bu çerçevede, OHAL ilan edilmeden olağan hukuk düzeninde salgın hastalık halinde -sokağa çıkma yasağı dahil- alınabilecek önlemlere ilişkin görev/yetki/sorumluluklar belirlenebilir. Kuşkusuz, sağlığa şiddete karşı mücadele yasa önerisi de bu çerçevede gündeme getirilmelidir.
"Sonra, salgın hastalığı aşmak amacıyla insan, mal ve hizmet dolaşımına ilişkin kayıtlayıcı önlemlerden zarar görenlerin sosyal ve iktisadi güvenceleri, sadece "Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler" bölümünün (md.41-65) Devlet için öngördüğü yükümlülükler değil, madde 2 (sosyal devlet) ve madde 5 ( Devletin insan haklarını koruma ve geliştirme görevleri) doğrultusunda, madde 173'e (Devletin esnaf ve sanatkarları destekleme ve koruma görevleri) kadar uzanan Anayasa'nın amir hükümleri ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gereği yasa ile acil bir şekilde düzenlenmelidir.
Yasal düzenlemenin üçüncü ayağı ise, sağlık hizmetlerinin planlanması, örgütlenmesi ve denetlenmesi amacıyla, genel sağlık sigortasını da kapsamına alacak şekilde Anayasa madde 56 çerçevesinde norm koyma işlemi olmalıdır."