
Yayınlanma: 22 Ekim 2025 12:52
Güncellenme: 4 Aralık 2025 23:26
Öcalan, 1998 sonbaharında Suriye’den ayrıldıktan sonra Moskova, Atina ve Roma üzerinden çeşitli ülkelerde sığınma girişimlerinde bulundu. Ancak hiçbir ülke, diplomatik kriz riski nedeniyle uzun süre barındırmaya yanaşmadı. Son durak, Yunanistan’ın Nairobi Büyükelçiliği oldu. Burada günlerce gizlenen Öcalan, uluslararası diplomasi masasının en kritik gündemiydi.
Türkiye’den özel bir ekip oluşturuldu. Askeri tabip, pilotlar, teknisyen ve özel harekât uzmanlarından oluşan dokuz kişilik ekip, Antalya üzerinden Nairobi’ye intikal etti. Kimlikler sahteydi, görünürde işadamıydılar. Operasyon sırasında kendi aralarında şakalaşarak “Herhalde muz tüccarıyız” dediler. Bu ironi, tarihe geçen operasyonun sembollerinden biri oldu.
Operasyonun yöntemleri, 1976’daki İsrail’in Entebbe Baskınına benzetildi. Kuleye “Hollanda rotası” bilgisi verilmiş, uçak motorları çalıştırılmış, her şey normal görünüyordu. Ancak Öcalan, merdivenlerden çıkıp kapılar kapandığında gerçek ortaya çıktı: Ankara’ya doğru yola çıkmıştı. "Abdullah Öcalan nerede yakalandı?" sorusu da, bu unutulmaz operasyon ile yanıt bulmuştu. Öcalan, günlerce saklandığı Nairobi'den, Hollanda'ya geçiş yapmayı beklerken, son durağı kaçtığı yer, Türkiye oldu. Ekip liderinin sözleri tarihe geçti: “Hoş geldin memlekete.”
Aynı gün, Öcalan Türkiye’ye getirildi. Televizyon ekranlarında gözleri bağlı, elleri arkadan kelepçeli görüntüsü günlerce yayımlandı. Operasyon, PKK’nın lider kadrosuna ağır bir darbe oldu. Ayrıca Türkiye’nin dış politikada da prestij kazanmasını sağladı.
Bugün hâlâ tartışılan nokta: Operasyonun tam olarak hangi istihbarat servisleriyle koordineli yürütüldüğü. Türkiye tarafı, operasyonun kendi inisiyatifiyle gerçekleştirildiğini vurgularken, uluslararası kaynaklarda farklı yorumlar yer aldı. Ancak tartışma ne olursa olsun, 1999’un Şubat sabahı tarihe geçti. Söz konusu operasyon, tarihin en başarılı operasyonları arasındaki yerini aldı.