Yayınlanma: 31 Ekim 2023 02:29
Güncellenme: 21 Kasım 2024 17:13
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, Cumhuriyet'in 6. yılında, birinci Meclis önünde devlet erkânıyla birlikte çıktığı o eşsiz fotoğraf, sadece bir anı değil, aynı zamanda duygusal bir hikayenin de taşıyıcısıdır. Fotoğrafçı Ali Rıza Tuncay'ın kaydettiği bu kare, Atatürk'ün insan sevgisi ve liderlik vasıflarını bir kez daha vurgular.
Türkiye'nin Cumhuriyet Bayramı coşkusunu yaşadığı günlerde, sosyal medyada paylaşılan bu tarihi fotoğraf, Tolga Aydoğan'ın anlatımıyla özel bir anlam kazanmaktadır. Aydoğan'a göre, Atatürk, o güne kadar tanımadığı genç bir fotoğrafçı olan Ali Rıza Tuncay'ın hayatına dokunur. Bu buluşma, genç Ali Rıza'nın yaşamının dönüm noktalarından biri olacaktır. Hikaye şu şekilde gerçekleşmektedir.
"Atatürk Fevzi Çakmak'ın kızının düğününde tüm davetliler arasında fotoğraf çekmeye çalışan bir genci fark etti. Yanına gidip gülümseyerek bu çelimsiz gence "Adın ne senin çocuk?" diye sordu. Genç şaşırdı bir anda, neticede Kemal Paşa yanına kadar gelip adını sormuştu, kekeleyerek "Efendim benim adım Ali Rıza" dedi.
Atatürk yine hoşnutça gülümseyerek "Bilir misin, benim babamın adı da Ali Rıza, nerelisin peki?" "Üsküplüyüm paşam." Kemal Paşa belki de babasıyla adaş olduğundan bir anda kanı kaynamıştı bu genç adama. Akabinde "Peki madem, sana bundan böyle 'Sarı' diyeceğim. Artık hususi fotoğrafçılarımdan olacaksın, anlaştık mı?" Gözleri parlayarak "Emredersiniz paşam!" dedi genç adam
Atatürk, genç fotoğrafçıya hitap ederek onunla samimi bir diyalog kurar. "Sarı" olarak anılmayı kabul eden Ali Rıza, artık Atatürk'ün özel fotoğrafçılarından biridir. Bu anlaşma, genç Ali Rıza için büyük bir onur ve gurur kaynağıdır. Vatanını kurtaran liderin yakınında olmanın ağırlığını taşımak, Ali Rıza için unutulmaz bir deneyim olacaktır.
Ancak, bu özel anların içinde bir tanesi vardır ki, fotoğraf tarihine damgasını vuracaktır. 29 Ekim 1929'da, Cumhuriyet Bayramı'nı coşkuyla kutlamak üzere Meclis'ten çıkan Atatürk ve beraberindekiler, basın mensupları tarafından adeta ezilmektedir. İşte tam bu anlarda, genç Ali Rıza, bir omuz darbesiyle yere düşer. Ancak kalktığında, Atatürk ve devlet erkânı çoktan uzaklaşmıştır.
Ali Rıza büyük bir üzüntü ve hayal kırıklığıyla ağlamaya başlar. Ancak, uzaktan Atatürk'ün sesini duyar. Atatürk, genç fotoğrafçının neden ağladığını sorar. Ali Rıza, gözyaşları içinde fotoğraf çekemediğini anlatır. Atatürk, duygusal bir olgunlukla, devlet erkanına seslenir: "Arkadaşlar, tekrar içeri girip yeniden çıkacağız. Sarı, bizim fotoğrafımızı çekecek!" Bu an, Atatürk'ün insan sevgisi ve liderlik özelliklerini bir kez daha ortaya koyar.
Devlet erkanı bu durumu garipsese de, Atatürk'ün isteği doğrultusunda tekrar Meclis önüne gelen Ali Rıza, bu kez unutulmaz kareyi çeker. Bugün hala herkesin gördüğü o eşsiz fotoğraf, bir gencin gözyaşlarını silen, ona ikinci bir şans tanıyan ve bir ülkenin liderliğini yapan Mustafa Kemal Atatürk ile genç fotoğrafçı Ali Rıza Tuncay'ın arasındaki özel bağı yansıtır. Bu hikaye, sadece bir fotoğrafın değil, bir ülkenin kurtarıcısıyla bir genç arasındaki duygusal bağın da öyküsüdür.
Ali Rıza Tuncay