
Yayınlanma: 10 Eylül 2025 19:22
Güncellenme: 4 Aralık 2025 21:33
Son günlerde konuşulan “CHP’ye kayyum atanması” ve “CHP Genel Merkezi’nin taşınması” tartışmaları, aslında siyasetin geldiği vahim noktayı gösteriyor.
Kayyum lafını bugüne kadar daha çok belediyeler üzerinden duyduk. Seçilmiş başkanlar bir gecede görevden alındı, yerine atanan kayyumlar halkın iradesini yok sayarak koltuklara oturdu. Şimdi aynı mantık, Türkiye’nin en köklü partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi için mi devreye sokuluyor?
Kayyum, mahkeme tarafından belirli kişi, kurum ve mal varlıklarını yönetme hususunda ataması yapılan kişiye verilen addır.
İstanbul İl Başkanlığı'na bilindiği üzere geçtiğimiz günlerde; Gürsel Tekin, Zeki Şen, Hasan Babacan, Müjdat Gürbüz ve Erkan Narsap'ın yer aldığı bir ekip atanmıştı.
CHP’ye kayyum atanması gibi bir senaryo, bırakın siyaseti, demokrasinin en temel taşlarını yerinden oynatır. Halkın oylarıyla seçilmiş yöneticilerin yerine “atanmışların” oturması, sadece CHP seçmenini değil, Türkiye’de demokrasiye inanan herkesi ilgilendirir.
Bir partinin genel merkezini taşımak, tabelasını değiştirmek, koltuklarını yenilemek mümkündür. Ama seçmenin iradesini taşımak mümkün değildir. O irade, sandığa girildiği anda mühürlenir ve birilerinin keyfine göre yok sayılamaz.
Bugün CHP’ye kayyum atanmasını tartışanlar, yarın hangi partiyi hedef alacak? AK Parti içinde bir hizip çıksa, MHP’de bir kriz yaşansa, aynı “çözüm” mü uygulanacak? Yoksa mesele sadece muhalefeti etkisiz hale getirmek mi?
Soruyoruz:
Kayyum ile demokrasi yan yana gelebilir mi?
Seçilmişlerin yerine atanmışlar oturtulursa, sandığın ne anlamı kalır?
CHP’nin merkezini taşıyarak ya da partiye kayyum atayarak, Türkiye’nin gerçek sorunları çözülmüş mü olacak?
CHP seçmeni, yıllardır değişim, umut ve demokrasi için sandığa gidiyor. Eğer bu seçmenin iradesi bir gece yarısı kararıyla çöpe atılırsa, yarın hiçbir vatandaş “benim oyum değerli” diyemez.